Çağımızın en büyük kişisel yakınması; yanlış anlaşılıyorum…
İç iletişimimizdeki psişik / ruhsal sancının dışa vurumu bu sözcük.
Bu şikayeti ortaya çıkaran duygu da, insanın karşısındaki kişide gördüğü bir özelliği genelleştirerek kişinin karakteri gibi algılaması…
Buna “Halo etkisi” deniyor.
Hayatımızın her alanında içine düştüğümüz bir tuzaktır halo etkisi…
Yakışıklı / güzel insanların daha zeki ve akıllı olduklarına inanma eğilimi hepimizde vardır.
Her başarılı insanın, hayatı boyunca verdiği bütün kararlar doğru olduğu için başarılı olduğunu düşünürüz.
Bir kişinin veya şirketin başarısını açıklarken, gerçekte olmayan birçok özelliği o insana ya da şirkete atfederiz.
Oysa gerçek bu değildir.
Beynimiz niye böyle çalışır?
İki temel nedeni vardır.
Bir: İnsan zihninin çelişkileri ve karmaşıklığı sevmemesindendir.
İki: Birbiriyle çelişen fikirleri aynı anda barındırmayı sevmediği için insan zihni kendi içinde bir tutarlılığı olan nedensellikler üretir.
Bireylerin, başarılı bir insana veya şirkete bütün olumlu özellikleri atfetmesi ve olumsuz özellikleri görmemesi bundandır.
SINIRLARINIZI AÇIN
İnsan, yaşı ilerledikçe seçtiği düşünme ve yaşama biçimine göre hayatını şekillendiriyor.
Mevcut duygu, düşünce, davranış kalıpları bir süre sonra dar gelir. İnsana bu kalıplar bir ömür yetmez, mutlu etmez.
İnsan bir yanıyla da “konfor alanı” denilen güvenli, bildik bir dünya ister. Bu aynı şey değil. Güvenlik, konfor alanınız olsun ama hayatınızı renklendirecek duygu dünyanız zenginleşsin, bilgelik alanlarınız genişlesin…
İnanın bu zenginlik ve genişlemeden sonra dünya daha renkli ve daha geniş gelecektir.
Özellikle zihnin karar verdiği konularda dikkatli olmalıyız.
Çünkü verdiğimiz her kararda, seçtiğimiz her zihinsel düşünce yolunda bizi kontrol ve etkili altında tutan yine aynı beyin…
Beynin karar verme mekanizmasını çözmeden olayları ve kişileri doğru anlamamıza bir ömür yetmeyecektir.
Çevremiz kişisel gelişim tuzaklarıyla dolu…. Yaşamda zaten tuzaklar çok fazla… Önemli olan bunları fark edip içine düşmeden yaşamayı başarmaktır.
İşte bu konuya girmemin nedeni de, ön yargıyla başlayıp halo etkisiyle perişan ettiğimiz hayatımız ve ötekinin hayatının ne ölçüde değerli ve biricik olduğunu anlatmaktır.
Kendilerini “çift terapisti” diye tanıtan, psikolog olmadığı halde iddiasını mutlu evlilikler kurdurma çabasıyla sürdürenlerin “Ruh ikizinizi bulunca evlenin” telkinine asla kanmayın.
Zira insanın ruh ikizi olmaz; her insan eşsiz ve biriciktir.
Farklı özellikleri insanları bir arada tutar.
Kişisel özelliklerin farklı olması insan ilişkilerini zenginleştirir, renklendirir.
NASIL GÖRÜNÜYORUM?
Sosyal Psikolog Fritz Heider, karşılaştığımız durumları anlamlandırma ihtiyacımızın hayatı kontrol ettiğimiz hissini yaşamak istememizden kaynaklandığını açıklar.
Bir insanın sadece bir olumsuz davranışını görüp bütün kişiliğinin kötü özelliklerle dolu olduğuna inanması gibi…
Tam tersi bir insanın sadece bir olumlu davranışına şahit olup her davranış ve özelliğinin iyi olduğuna karar vermesi gibi…
Bu halo etkisinden yaşam boyu asla kurtulamayacağımızı da bilmeliyiz.
Ancak daha az etkilenmek için şu bilgiler de zihnimizde yer almalı:
Bir insana dair genel izleniminizin, onun hakkında oluşturacağınız tüm düşünce, yargı ve duygularınızı etkilemesine izin vermemelisiniz.
Birisi size göre yakışıklı veya güzelse; onun aynı zamanda cömert, eğlenceli, coşkulu, hoşgörülü, zeki biri olduğunu sanmayın.
Böyle düşünürsek ne olur?
Kişinin başta bize güzel/yakışıklı ya da sempatik/samimi gelmesi sonrasında onun hakkında yapacağımız çıkarımları tahminimizden çok etkiliyor.
İlk izlenimdeki tek bir olumlu özellikten yola çıkarak genellemeler yapmaya; o kişiye başka pozitif özellikler atfetmeye başlıyoruz. Olumsuz bir şeyi ise yakıştıramıyoruz.
Biz başta bilincine varmasak da zihnimiz; “Bir şey göze hitap ediyorsa kalan özellikleri de iyidir” gibi bir yanılsamanın içine sürüklüyor.
Sonu hayal kırıklığı…
Şimdi çevrenizdeki kişi, kurum ve olaylara bakışınızdaki “halo etkisini” bir değerlendirin.
Bir de başkalarının sizinle ilgili halo etkisiyle bakışını…
Hayatta hiçbir şey göründüğü gibi değildir.