Makalenin önemine değinen Doç. Dr. Çilingiroğlu, “Dünyanın beş farklı kıtasında çalışan, çok sayıda arkeoloğun bir araya gelerek, kolektif bir şekilde küresel verileri derlemeleri ve yorumlamaları çalışmanın özgün bir yönünü gösteriyor. Araştırma için, ArchaeoGLOBE Projesi lideri Lucas Stephens’dan geçtiğimiz yıl 250 arkeolog davet almıştı. Dünyayı 146 bölge altında inceleyen arkeologlar, kendi uzmanı oldukları coğrafi bölgelerle ilgili 10 bin yıllık bir zaman dilimini içeren arazi kullanımına ait verileri, çevrimiçi ortamda bir veri tabanına girerek ArcheoGLOBE projesine katıldılar. Derlenen verilerin coğrafi bilgi sistemleriyle bir araya getirilmesinden sonra, makale sonuçlarının tartışıldığı ve yorumlandığı bir süreç işlemeye başladı. Makalenin Science dergisi tarafından kabul edilerek yayınlanması ArchaeoGLOBE projesinin özgünlüğünü ve ürettiği verinin önemini gösteriyor” diye konuştu.
ARAŞTIRMA ÇARPICI SONUÇLAR İÇERİYOR
Araştırmanın ulaştığı en çarpıcı sonuçlardan birinin, dünya arazileri üzerinde insan etkisinin Endüstri Devrimi’nden çok daha geriye gittiği yönünde olduğunu ifade eden Doç. Dr. Çilingiroğlu, “10 bin yıl önce dünya arazilerinin yüzde 88’inde avcılık, toplayıcılık veya balıkçılık gibi yöntemlerle insan grupları arazi üzerinde etki gösteriyorlardı. Genelde varsayıldığının aksine, avcı-toplayıcı grupların doğal çevreleri üzerinde önemli etkileri olduğu görülüyor. Farklı kültürel grupların arazi üzerindeki etkilerinin farklı düzeyde olduğu açık olsa da, hayvanları ve bitkileri taşıyarak, belli türleri sürekli tercih ederek veya geniş arazileri av için yakmak gibi yöntemler uygulayarak avcı-toplayıcılar üzerinde yaşadıkları arazileri geri dönülmeyecek şekilde değiştirmiştir” dedi.
Makalenin bilim dünyasında katkısı hakkında bilgi veren Doç. Dr. Çilingiroğlu, “Arkeologların kendi uzmanlık alanlarında ürettikleri verilerin, küresel anlamda bir araya getirilmesi sayesinde, dünya ölçeğinde arazi kullanımı ve insan nüfusunun ekolojiye etkisiyle ilgili tarihsel derinliği olan yeni bir perspektif kazanıldı. Birçok iklimbilimci veya çevre bilimcisinin öne sürdüğünün aksine, insan gruplarının dünya ekolojik sistemine etkisi tarihöncesi çağlara dayanıyor. Özellikle Neolitik Dönemle birlikte artışa geçen bu trend, Neolitik yaşam biçiminin yeni bölgelerde ortaya çıkması, yayılması ve çobanlık ve son olarak kentleşme gibi yeni ekonomik ve politik formların gelişmesiyle dünya üzerinde yaygınlaşmış; insanın aktif bir aktör olduğu tüm ekolojik ortamlar geri dönüşü olmayacak şekilde biçimlendirdi. Bu çalışmayla, Antroposen Çağı anlamak ve yorumlamak, dünya ekolojisini korumak ve canlı yaşamını sürdürmek için, insanlık tarihinin 10 bin yıllık geçmişini dikkate almanın zorunlu bir yaklaşım olduğu görüldü” diye konuştu.