Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
derviscandeda

Zehra Çavdar’ın kaleminden: Bir yıl daha bitiyor! Yıl dediğimiz ne ki?

İçinde bulunduğumuz zaman dilimini ifade edebilmek için kullandığımız bir ölçü biriminden başka ne ki yıl dediğimiz?  

Zihnimiz her hangi bir durumu veya nesneyi ifade edebilmek için sınırlara ihtiyaç duyuyor. Uçsuz bucaksız yerler gözler için bile zorlayıcı. Hele ki zaman gibi ne olduğundan emin bile olamadığımız bir şeyi ifade edebilmek daha da zor, bu yüzden yıl gibi, saat gibi, gün gibi sınırlarını belirleyici ifadelere ihtiyaç duyuyoruz.

Zamanı dilimlere ayırıyoruz. Sonra da bu zaman dilimlerinin içini dolduruyoruz. Her ne kadar soranlara; “Yaşayıp gidiyoruz!” desek de aslında yapmaya çalıştığımız zamanımızı anlamı olan şekilde yaşayabilmek…

İşte bu noktada bir an duruyorum…

Okurken sizler de durup derin bir nefes alın!…

 Gerçekten öyle mi yapıyoruz? Gerçekten yaşadığımız zamanı anlamlı bir şekilde yaşamaya çalışıyor muyuz? 

Yoksa Cem Karaca’nın şarkısında söylediği gibi karpuz gelip hıyara mı dönüyoruz? Çiçekleri kimlere yolluyoruz?

“Bir çiviyi çakar gibi vura vura günlere

Dört nala gidiyoruz bizi bekleyen yere

Halimize şükran mı isyan mı etmeli?

Bütün ömür bir rüyaysa uyanıp kalkmamalı mı?

İşte geldik gidiyoruz, bilinmez bir diyara

Eskiden karpuz idik şimdi döndük hıyara

Bir ayvayı dişler gibi ısır ısır ömrümüzü

Bir girdapta dönüyoruz yaşamadan günümüzü

Deli gibi kutluyoruz yılbaşı, doğum günümüzü

Doğuma da ölüme de çiçekler yolluyoruz

Sevince de kedere de çiçekler yoluyoruz.”

Şarkılar, şiirler olduğu gibi atasözleri ve deyişler de çok zamanı anlamlandırmaya çalışan: “Odun geldi odun gidecek.” deriz mesela. Ne fena bir durum.

Balzac demiş ki; “Zamanı öldürmek en pahalı harcamadır.”

Muaviye de; “Ey insan, zaman sensin, sen iyi olursan zaman da iyidir, eğer sen kötü isen zaman da kötüdür.”

Anlaşılıyor ki; her şey bizim elimizde. Odun olarak mı gideceğiz yoksa talaş olup yanacak mıyız veya güzel bir mobilyaya dönüşüp zarafet ve rahatlık mı saçacağız? Bir yalağa bile dönüşsek varlığımıza anlam katmış olmaz mıyız?

Demem o ki; anlamlandırmak lazım yaşamımızı;  günün içine dalıp şikayet etmek, ah vah çekmek de var, ya da o ahı vahı bir kenara alıp yaşamın kendisine, güneşe, toprağa, çocuğa bakıp oh demek de.

Karar sizin!

“İşte geldik gidiyoruz

 Hoşça kal kardeşim deniz

Biraz çakılından aldık

Biraz da masmavi tuzundan

Sonsuzluğundan da biraz

Işığından da biraz

Birazcık da kederinden

Bir şeyler anlattın bize

Denizliğin kaderinden

Biraz daha umutluyuz

Biraz daha adam olduk

İşte geldik gidiyoruz

Hoşça kal kardeşim deniz.”

Teşekkürler güzel insan Nazım Hikmet Ran, bize bu dizelerle zamanı hatırlattığın için.

Yeni yılın kalbinizden geçen dilekleri yolunuza getirmesini diliyorum.

Gerçekleşen o dilekleri görebilmek için kalbinizi sevgi ile doldurmasını diliyorum.

Sahip olduklarınızın değerini anlayabilmeniz için gözlerinizi farkındalıkla açtırmasını diliyorum.

Sevgiyle bakıp sevgiyle görmenizi diliyorum.

Mutlu ve kutlu olun.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER