İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin “Değişime Davet” temasıyla düzenlenen beşinci gününde Millet İttifakı Başkanlar Buluşması düzenlendi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğindeki programda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener adına Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal katıldı. Programın sunuculuğunu ise Duygu Demirağ yaptı.
Kılıçdaroğlu’ndan Başkan Soyer’e teşekkür
CHP Genel Başkanı ve 13’üncü Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu konuşmasına, “Böylesine anlamlı bir toplantıyı gerçekleştiren İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımıza hepinizin huzurunda yürekten teşekkür ederim. İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz” diyerek başladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, “İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin ama birinci yüzyılın kongresinde de o dönemin liderleri işlerinin çok kolay olmadığını biliyorlardı. Güzel bir Türkiye, barış içinde bir Türkiye, kalkınan ve büyüyen, bölgesinde ve dünyada saygınlığı olan bir Türkiye. Hepimizin idealinde olan bir Türkiye. Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım. Atatürk’ü hep iki temel ilkeyle anarım. Biri siyasi bağımsızlık. ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. ‘Bayrağımın altında özgürce yaşamak isterim’ der. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır. İzmir’de 100 yıl önce yapılan kongrede Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle söyler: ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisat zaferleriyle taçlandırılmazlarsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, söner.’ Yani siyasi bağımsızlığın kalıcılığını sağlayan temel unsur ekonomik bağımsızlıktır. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Ama öyle bir sistem kuralım ki kim iktidara gelirse gelsin bu tür krizlerle Türkiye karşı karşıya kalmasın” dedi.
“İktidar sahipleri gelecek TBMM’de hesabını verecek”
Dört ayaklı bir stratejiden söz eden Kılıçdaroğlu, “Birinci ayak güçlü bir demokrasidir. Güçlü bir parlamenter sistem. Dünyaya baktığınızda kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız. Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. TBMM mi? O da denetlenir. Siyaset kurumunun halkına hesap vermesi gerekir. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerken, bunu vaat ederken Millet İttifakı olarak dedik ki Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını herkes bilecek. Siyasi etik kanunu çıkaracağız diye 6 lider altına imza attık. Önemli bir karar daha aldık. TBMM’de plan ve bütçe komisyonu dışında bir de kesin hesap komisyonu kuracağız dedik. Yani 1 yıl önceki bütçenin kaynaklarının nerelere harcandığının hesabını verelim diye. Ve bir şey daha yaptık. Bizim tarihimizde bir ilk. Kesin hesap komisyonu başkanı ana muhalefet partisinden olacak. Yani iktidar sahipleri gelecek TBMM’de hesabını verecek” diye konuştu.
Bilgi ekonomisi vurgusu
İkinci olarak üreten bir ülke inşa edileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin üretmesi lazım. Herkes üretim zincirinin önemli bir halkası olacak. Herkesin ürettiği Türkiye güçlü, dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye’dir. Neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. 21’inci yüzyıl ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla kalkınır. Nerede üreteceğiz? Üniversitelerde. Bizim iktidarımızda üniversiteler bilgi üretecek. Biz katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu üniversitenin bilgi üretmesi, sanayicinin üretilen bilgiyi metaya dönüştürmesidir. 20’nci yüzyıl petrol yüzyılıydı ve petrol savaşları vardı. 21’inci yüzyıl çip savaşlarıdır. Çipi kim üretecek? 21’inci yüzyılının Türkiye’sinin temel hedefi bilimde, sanayide, teknolojide çip üreten bir ülke olmaktır” dedi.
“Sosyal devlet yara aldı bunu düzeltmek bize nasip olacak”
Stratejilerinin üçüncü ayağının sosyal devlet inşa etmek olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin. Hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul bir kesimi varsıl olursa orada huzur, bereket olmaz. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz. Bugün Türkiye’de sosyal devlet büyük yara almıştır. Bunu düzeltmek bize nasip olacak. Bunu da yapacağız” dedi.
“Biz ayak uydurmak istemiyoruz biz yapalım onlar bizi izlesinler”
Sürdürülebilirliğe ve liyakate değinen Kılıçdaroğlu, “Durduğunuz andan itibaren geriye gidersiniz. Dünya hızla değişiyor. Siz bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı devlette liyakattir. Yani birikimli insanların devlet yönetiminde olmasıdır. Üreten insanların üniversitelerde olmasıdır. Değişime ayak mı uyduracağız? Değişime öncülük mü yapacağız? Biz ayak uydurmak istemiyoruz. Değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından birisi de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması, merak duygusunu büyütmesi lazım. Biz eğitim sisteminde de köklü değişiklikler yapacağız” ifadelerini kullandı.
Başkan Soyer: “İyi tasarlanmış bir geleceği miras bırakmak istedik”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ise sözlerine Kılıçdaroğlu’nu, “Müstakbel Cumhurbaşkanım” şeklinde selamlayarak başladı. Başkan Tunç Soyer, konuşmasında 1923 yılında İzmir’de yapılan İktisat Kongresi’nden bahsederek başladı. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ni bu mirasla düzenlediklerini söyleyen Başkan Soyer, “Tüm bu çalışmaları yaparken bize ilham veren Atatürk’ün bu kongre için izlediği yol ve kurduğu model oldu. Yola çıkarken sadece ortak akılla inşa etmekle ilgili bir kararımız vardı. Bunun sonucunda oluşacak içerikle ilgili bir fikrimiz yoktu. Gördük ki ortak akılla inşa edilen bu süreç, ortaya çok güçlü bir içerik çıkardı. Hiçbir sorunun tek başına çözülemeyeceğini ve ancak uzlaşmayla topyekûn ve sürdürülebilir çözümler üretilebileceğini gördük. İki gün sonra tüm paydaşlarımızın katıldığı kapanış oturumunda ortaya çıkacak ilkeler, geleceğin Türkiye’sinin şekillenmesinde çok önemli bir rol oynayacak. Biz bugünün siyasal ikliminde bugünün sorunlarına çözüm aramak için değil, bugünün siyasal ikliminde geleceğin Türkiye’sine katkı sağlamak için yola çıktık. Sadece yolları, köprüleri ve binaları değil, iyi tasarlanmış bir geleceği miras bırakmak istedik” diye konuştu.
“İktisat Kongresi Millet İttifakı’na İzmir’den yaptığımız gönülden bir katkıdır”
Başkan Soyer, “Bugün Millet İttifakı’nın değerli liderleri olarak siz genel başkanlarımızın izlediği yol da farklı değil aslında. Toplumun kılcallarından beslenen ve farklılıkların zenginlik olarak kabul edildiği toplumsal mutabakatla ortaya konulan bir gelecek Türkiye’si inşa ediyorsunuz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, Millet İttifakı’nın attığı tarihi adımlara İzmir’den yaptığımız gönülden bir katkıdır. Katkımızın içine binlerce işçinin, çiftçinin, iş insanının alın terini ve ruhunu koyduk. Yüzlerce uzmanın birikimini koyduk. Umarım kabul buyurursunuz. Bir şey değişecek, her şey değişecek” dedi.
Ali Babacan: “Ne kadar çok demokrasi o kadar ekonomi”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise şunları söyledi: “100 sene sonra yeniden ülkemizde demokrasiyi inşa eden iktisadı konuşuyoruz. Ekonomi için olmazsa olmaz temel kavramlar hukuk ve eğitim. Türkiye’nin zirvede olduğu yıllarda bundan çok bahsediyorduk. Eğer eğitim ve hukukta gerekeni yapmazsak bu ülke orta gelir tuzağına düşer demiştik. Ve maalesef bu tuzağa düştük. Bu tuzaktan nasıl çıkabileceğimizi biliyoruz. Ne kadar çok demokrasi o kadar ekonomi. Ne kadar adalet o kadar ekonomi. Ne kadar liyakat o kadar ekonomi. Ne kadar eğitim o kadar ekonomi.”
“Adalet fırsat eşitliğidir”
“Dünya bugün çok net, çok keskin bir yere doğru gidiyor. Bugün ülkemizde otokrat yönetime karşı haysiyet mücadelesi var. Bu ülkenin sorunlarının çözümü hukuktan, adaletten, eşitlikten, insan haklarından geçiyor. Bunlardan vazgeçerseniz bu memleketi düştüğü çukurdan çıkaramazsınız. Otokratik bir yönetimde toplumun topyekûn zenginleşmesinden söz edilemez. Kuralların zayıfladığı bir ülkede eşitlikten bahsedilemez. Çünkü adalet fırsat eşitliğidir aynı zamanda. Sadece son iki yılda milli gelirden alınan pay yüzde 37’den 25’e düşmüş. Türkiye’de orta direk çökmüş. Peki, ne yapacağız? Dünyayı anlamadan, içerisinden geçtiği zor dönemi anlamadan Türkiye’yi anlamak kolay olmaz. Hemen kuzeyimiz savaş halinde, güneyimizde 10 yıldır devam eden iç savaş var, lojistik tedarik zinciri tamamen değişti. Küresel ısınma kapımızda. Gıda krizi yepyeni bir tarım politikasının yapılmasını gerektiriyor. Dünyada refah yeteri kadar artmadı.”
“Demokrasi tarihi yazıyoruz”
“Yeni ekonomik modelimiz 4 sütunda sağlam yere basacak. Bu işin püf noktası ne diye sorarsanız özgürlükler derim. Biz buradan başlayacağız. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, yargı bağımsızlığı… Yapılacak çok iş var. Endişe etmeye gerek yok. Daha zor şartlarda 1923’te Cumhuriyet’i biz kurduk. Yine yapacağız, yine başaracağız. Ekonomik krizi, sağlık krizini, gıda krizini çözecek takım burada. Bu enkazı hep beraber millet olarak kaldıracağız. Hiç endişeniz olmasın. 14 Mayıs’ta kazanacağımız zafer demokrasi mücadelesi verenlere umut olacak. Dünyanın bütün demokratları için ilham kaynağı olacağız.”
Gültekin Uysal: “Bir kez başaranlar bir kere daha başaracaktır”
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, şöyle konuştu: “Bir tarihi kongreyi gerçekleştiriyoruz. Bu tür kongreleri bir muhasebe yapmak açsından çok değerli buluyorum. 100 yıllık bir muhasebeyi yapmak mecburiyetindeyiz. Başta aziz Atatürk ve tüm delegasyonun kararları bir mücadelenin sonucuydu. İzmir İktisat Kongresi’nden 100 yıl bir ay sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edilen kongrenin 100 yıl önce olduğu gibi yeni bir atılım için başlangıç olmasını temenni ediyorum. İki asırlık modernleşme çizgisi içerisinde hangi tarihi eşikte yeni bir boyut ve derinlik katmak gerekiyorsa, devlet adamları onun gereğini yapmıştır. Büyük Atatürk de 100 yıl nefes almamızı sağlayan şartları ortaya koymuştur. Çok önemli mesafeler almışız. Büyük milletlerin tarihinde, tarihi bir vesika vardır. Bir kez başaranlar, bir kez daha başaracaktır. İşte bunun için varız” şeklinde konuştu.
“Burada yeşeren umudu daha da büyütmek mecburiyetindeyiz”
“Atatürk’ün bize kazandırdığı zamanın sonuna geldik. İkinci yüzyılın başında yeniden büyük bir iradeyle beraber farklı siyasi partiler olarak milletimizin umudunu yeşertmek için mücadele veriyoruz. Burada yeşeren umudu daha da büyütmek mecburiyetindeyiz. 14 Mayıs 1950’de kavgasız dövüşsüz iktidarı değiştirebilme tecrübesini ortaya koymuş Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti birlikteliğini yeniden anlamlandırmak için irade koyduk. Bu iradeyi 14 Mayıs 2023’te yeniden milletin kendi kaderine hakim olacağı gün olarak ifade etmek istiyoruz. Bir tarihi muhasebeye imkân veren İktisat Kongresi’nde bulunmaktan onur duyuyorum. Bu süreçte güçlendirilmiş parlamenter sistem ve mutabakat metniyle bu büyük kongrede çıkacak fikirlerin buluşacağını biliyorum.”
Ahmet Davutoğlu: “İzmir milletimizin ufuk şehridir”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise şunları kaydetti: “İzmir, bizim milletimizin ufuk şehridir. Doğudan batıya, Asya’dan Avrupa’ya doğru gerilmiş bir yayın Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanmasıdır İzmir. Tarihimizin Akdeniz medeniyetiyle buluşması yanında bütün İktisat tarihimizin en merkez şehirlerinden biridir. İzmir’in tarihiyle milletimizin tarihi ayrıştırılamaz, özellikle de iktisat tarihi. Şimdi yeni bir eşikteyiz. Dördüncü büyük dönüşümün içindeyiz. İleride bu tarihi yazanlar bu kongreyi kaydettiklerinde bizim Birinci İktisat Kongresi gibi bir güzel hatıra olarak anmalı. Her görüşü, her siyasi akımı bir masa etrafında toplandı ve hakimiyeti milliye için hakimiyeti iktisadiye kararı aldılar demeliler bugün için. Keşke dedelerimiz daha doğru yön çizseydi diyecekler ya da işte bugün deyip o nesillerin önünü açacağız. Biz o nesillerin önünü açmak için 6 siyasi lider bir araya geldik, bu nesillerin önünü kapatmak isteyenlere karşı bir araya geldik.”
“Siyasi ahlak kanunu mutlaka çıkacak”
“Toplumu kutuplaştıranlara karşı, toplumu buluşturanlar her kesimi, tekleştirmeye karşı toplumu birleştirmeye çalışan bir heyetiz biz. Yetkileri değil sorumlulukları paylaşmaya ve omuzlamaya adamışız kendimizi. Ortak politikalar metninin ruhu siyasi ahlaktır. Çünkü eğer hesap vermeye hazır olmayan bir yönetim ülke yönetiyorsa, bilin ki dikta ya da otoriterlik kaçınılmaz. Ekonomik kriz tek başına tanımlayamaz bu krizi. Burada bir devlet, ahlak, toplumsal barış krizi var. Ekonomiyi temizlemek istiyorsak şu anda yaşayan bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar ve başta ben olmak üzere ve ilgili bakanların tümü mal varlığı beyanında bulunmalıdırlar. Hesap vermeye hazırım ama herkes hesap vermeye hazır olacak. Siyasi ahlak kanunu mutlaka çıkacak. Bir daha bu ülkede hiç kimse sahip olduğu pozisyon dolayısıyla mal ve mülkünü servetini asla artıramayacak…”
“Yeni bir dünya kuruluyor. Yepyeni bir dünya… Eski alışkanlıklarla yeni dünyaya uyum sağlayamayız. Sadece uyum sağlamak değil, önüne geçmek durumundayız bu değişimin, öznesi olmak zorundayız tarihin. Tarihin akışına kapılıp gitmek değil, öznesi olmak için ekonomimizi yeni zihniyetle kurmak durumundayız. Bu zihniyetin iki ayağı var; millet vicdanı, devlet aklı. 15 Mayıs sabahı yeni bir cumhurbaşkanı, kadrosu ve yepyeni bir dönem başlayacak”.
Ümit Özlale: Batıya kafa tutarmış gibi yapan iktidar emek göçünü durduramadı
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale şöyle konuştu: “Daha iyi ekonomik fırsatlar, çalışma koşulları ve yaşam kalitesi arayışı ile binlerce insan batı kentlerine göç etti. Arkalarında da ‘Varsın gidiyorlarsa gitsinler’ diyen iktidar, bu ülkenin kaynakları ile yetişen ve belki de yetişmesi en zor olan gelişmiş insan kaynağını, bir kez daha başka ülkelerin yaratacağı ekonomik mucizeye hediye etti… Batıya kafa tutarmış gibi yapan bu iktidarın, bilerek veya bilmeyerek çanak tuttuğu şey, küresel güç dengesizliğine katkıda bulunmaktı. Kendi ülkesini yetenek ve donanım açısından kurak toprak haline dönüştürmekti. Batıya kafa tutarmış gibi yapan bu iktidar, bu büyük nitelikli emek göçünü durduracak hiç bir şey yapmadı… 20. yüzyılın başında bundan 100 yıl önce burada İktisat Kongresi’ni düzenleyen bağımsızlıkçı ruh, Türkiye’yi geriye götürecek bu zihniyetin tam 100 yıl önce farkına varmış. Cumhuriyetin bize en büyük kazançlarından biri dünyanın her yerinde çalışabilecek, mesleğini dünya kalitesinde yapan insanlar yetiştirmek olduk. Ama ne yazık ki onları ülkemizde tutamadık, tutamamaya devam ediyoruz. Hem bir birey olarak hem de ulus olarak sahip olduğumuz en değerli becerinin bilgi olduğu bir dünyada yaşıyoruz… Kontrol edemediğimiz, etkilerini derinden hissettiğimiz değişimler bizi dünyaya çok hızlı şekilde ayak uydurmak zorunda bırakıyor. Artık içimize kapanarak dünyayı kendimizden ibaret sanarak, yaşayamayız. Dünyadaki değişimi öngörmek ve bu değişime uyum sağlamak değil, onu yönetmek zorundayız. Dünyadaki değişimi seyretmek değil, bu değişimi yönetmek zorundayız. Bu değişimi yönetmek sadece büyük bir devlet olmanın gereği değil, aynı zamanda bu ülkenin insanlarına hak ettikleri yaşama şansını veren bir devlet de olmak gerekiyor. İşte biz de Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 21. yüzyıla mesleğini, hayatını, ülkesini, bayrağını gururla taşıyan, tökezlediğinde yanında bu devletin olduğunu bilen yeni bir toplumsal sözleşme yazmalıyız.”
“Bu zihniyet yaşatamaz”
“Devlet yaşatmak için vardır. Daha kırkını yeni çıkardığımız büyük deprem felaketi, devletin yaşatma vaadini yerine getiremediğini güçlü bir şekilde gösterdi. Depremde milyonlarca insanın evi yıkıldı. Geçim kaynakları yok oldu. Temel sorumluluğu vatandaşlarına değil piyasaya duyan bu zihniyet, yaşatmaz, yaşatamayacak da. O nedenle bir yandan yasımızı tutarken, diğer taraftan da bu kaybı, ana sorumluluğu yaşatmak olan, insanların yasını hissedebilen bir devlet modelini yeniden inşa etmek için kullanmalıyız. Yıkılan şehirleri, 21. yüzyılın temel sorunu olan salgınlara, afetlere hazırlıklı, yaşanabilir kentleri inşa etmek için kullanmalıyız. 21. yüzyılda yeni toplumsal sözleşmemizin ikinci unsuru ise fırsat eşitliğidir. Bugün cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rizeli bir kaptanın çocuğu ile Dersimli yedi çocuklu bir ailenin çocuğu arasında seçim yapacaksak, bu cumhuriyetin bize sunduğu fırsat eşitliği sayesindedir. Fırsat eşitliği, sosyal hareketliliği teşvik etmek için elimizdeki en temel kamusal araç ise eğitimdir. Tüm çocukların içinde doğduğu ailenin ekonomik koşullarına bakılmaksızın kaliteli bir eğitim sağlanması, yoksullukla mücadele ve kalkınmada en temel kuralımız olmalı”
Temel Karamollaoğlu: “Atatürk ve arkadaşlarını şükranla anıyorum”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise şöyle konuştu:“Tam 100 yıl olmuş İstiklal Harbi’ni tamamlamışız. Savaş bitmiş, savaşın yaralarını sarmak gibi işlerle uğraşırken birdenbire iktisat öne çıkmış. Uzun bir kongre yapılmış İzmir’de. Ülkemizin her yerinden uzmanlar gelmişler. Bu kongreyi o zaman tertip eden başta Atatürk ve arkadaşları olmak üzere hepsini şükranla anmayı bir görev biliyorum. Birinci İktisat Kongresi’nin maddelerini mutlaka bulun ve okuyun. 9 madde 12 başlık var. Bunları okumakta fayda var. O kongreden sonra Türkiye’de ciddi bir hamle başlamış. Maalesef Osmanlı’nın son dönemlerinde bir takım iktisadi faaliyetler başladı ama ülkemizi ayağa kaldıracak hale gelmedi. İzmir İktisat Kongresi’nden sonra oluşturulan hava neticesinde bir hamle başladı. Hangi fabrikalar kurulacak, hangi finans müesseseleri hayata geçirilecek? Bunlara karar verilmiş. Bugün Türkiye’de yapılması gereken en önemli işlerden bir tanesi uçak sanayinin tesisidir. İşin garibi o dönemde bu en önemli mesele olarak gündeme getirilmiş, uçak fabrikasının temeli hemen atılmış, imalatına hemen başlanmış. Ne zaman? 1920’ler. Biz neredeyiz şimdi? Havanda su dövüyoruz. O kadar uçmayın deniyor, bazı konular gündeme getirildiğinde. Ne uçması? Biz başka ülkelerin imal ettiği uçakları alarak ancak seyahat edebiliyoruz. Ne uçması?”
“Adalet olmadan hiçbir şey yapamazsınız”
“Bugüne kadar biz bir şey yapamamışız ki. Kendi içimize kapanmış, çekişmelerle uğraşmışız. Aslında ülkemizin ayağa kalkması, yaşanabilir bir ülke haline gelmesi için iktisaden kalkınması şart. Nereden başlayacağız derken herkes ittifak etti; adalet! Bir ülkede adalet olmadan siz hiçbir şey yapamazsınız. Devlet adalet üzerine inşa edilir. Adalet mülkün temelidir. Güven duygusu, dürüstlük, işin ehline verilmesi… Siz işi ehline vermezseniz o iş hiçbir zaman istenildiği gibi inşa edilemez ki. İlk ele alacağımız hususlar bunlar.”