İzmir Serbest Bölgesi Sürekli Eğitim Merkezi (İZSEM) tarafından düzenlenen “2024 yılında Türkiye Ekonomisi Konferansı”, Bölgede üretimlerini sürdüren firmalarda görev yapan üst düzey yöneticilerin katılımıyla gerçekleştirildi.
İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi ve BASİFED Başekonomisti Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen, Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal ve SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Pazarlama Müdürü Dr. Mevlüt Çetinkaya’nın konuk olduğu konferansta, Türk ekonomisindeki yapısal sorun ve risklere karşı iş dünyasının alması gereken önlemler masaya yatırıldı.
// “CAN YAKICI SORUN ENFLASYON”
Konferansın açılışında konuşan İzmir Serbest Bölgesi (İZBAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Sevimli, siyaset değişkeninin ekonomik parametreler üzerindeki etkisini koruyacağı bir yılın başında olduklarını hatırlatarak, bu durumun yılın ikinci yarısından sonra değişmesini dilediklerini belirtti.
Türk ekonomisinin can yakıcı sorunlarının başında yüksek enflasyon geldiğini kaydeden Sevimli, geçen yıl yüzde 64,77 oranında gerçekleşen enflasyonun, son 22 yılın en yüksek yıllık enflasyonu olduğunu anımsattı. Bu durumun fiyatlama davranışlarına zarar verdiğini ve şirketlerde ciddi oranda işletme sermayesi kaybına sebep olduğunu vurgulayan Sevimli, “Şirketlerimiz, kazanmadıkları paraların vergisini ödemek zorunda kalıyor.” dedi.
Sevimli, risklerin daha görünür olduğu bu ortamda, İZBAŞ katılımcısı firmalara katkı sağlayıcı konferansları düzenlemeye devam edeceklerini sözlerine ekledi.
// DÖVİZİ BASKILAMAK İÇİN 80-100 MİLYAR DOLAR GEREKLİ”
Konferansta söz alan Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal, Türk özel sektörü ve kamunun vadesi bir yıldan az olan dış borç stoğunun 220 milyar dolar seviyesinde olduğunu belirterek, önemli tespit ve uyarılarda bulundu.
30 TL seviyesini aşan dolar kurunun, uzun süredir baskılandığına işaret eden Prof. Uysal, “Döviz kurlarının seçimlere kadar kontrol altına alınması olasıdır. Ancak çok ciddi bir döviz arz/talep dengesizliği olduğu da açıktır. 80-100 milyar dolar dış kaynak girişi olmadıkça kurları daha uzun süreli kontrol etmek imkânsızdır. Yerel seçim nedeniyle kısmi molalar olsa da ekonomi 2-3 yıllık bir yavaşlama ve durgunluk sürecine girebilecektir. Borsa oldukça tehlikeli gelişmelere gebedir. Orta Vadeli Program’daki (OVP) kur hedefleri, kur artış beklentisini güçlendirecektir. Bu durumda OVP’nin ya enflasyon hedefi ya da büyüme hedefi tutmayacaktır.” dedi.
Türkiye’nin yeni bir vizyon ve ekonomi politikası dizaynına ihtiyaç duyduğunun altını çizen Yaşar Uysal, dış kaynak girişine dayalı büyüme imkanlarının gereğinden fazla kullanıldığını, seçim sonrasında iç talepteki hızlı daralma ve ihracatta yavaşlamaya bağlı olarak büyüme hızında düşüş görüleceği uyarısında bulundu.
// “SKDV’DEN EN ÇOK ETKİLENECEK ÜLKELER ARASINDAYIZ”
2024 yılında Türkiye Ekonomisi Konferansı’nda, 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla uygulamaya girecek Sınırda Karbon Düzenlemesi Vergisi (SKDV) uygulamasının sektörlere etkilerine ilişkin önemli uyarılarda bulunuldu.
Bu uygulamadan en yüksek seviyede etkilenecek ülkeler arasında Türkiye’nin geldiği bilgisini veren SOCAR Türkiye Rafineri ve Petrokimya İş Birimi Pazarlama Müdürü Dr. Mevlüt Çetinkaya, önemli uyarılarda bulundu.
Türkiye’nin 255 milyar dolar seviyesindeki yıllık ihracatının yarısının AB ülkelerine yapıldığını hatırlatan Çetinkaya; demir çelik, çimento, cam, rafineri, petrokimya, kağıt, alüminyum gibi enerji yoğun sektörlerin ciddi bir hazırlık sürecinde olması gerektiğini, aksi halde rekabetçi yapıların büyük hasar göreceğine dikkat çekti.
Mevlüt Çetinkaya, Türkiye’nin yerel bir Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) uygulayarak SKDV’nin ekonomik etkilerini azaltabileceğini, ulusal bir ETS uygulanmasının, tüm senaryolarda ve sektörlerde SKDM maliyetlerini azaltıcı etki yarattığını sözlerine ekledi.
// “YAPAY ZEKÂ, ŞİRKETLERİN GÜNDEMİNDE DAHA ÇOK YER ALACAK”
İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Küçüközmen de yapay zekâ uygulamalarının şirketlerin yönetim süreçlerinde daha fazla yer alacağı bir döneme girildiğini söyledi.
Dünyada hızla gelişen yapay zekâ uygulamaları ve bu sürecin işletmelere etkileri hakkında örnekler veren Küçüközmen; iletişim, ekip çalışması, empati ve farklı sesleri bünyesinde barındıran şirketlerin yapay zekâ konusunda daha başarılı olduklarının altını çizdi.