Büyük Okyanus’un ortasında bir ada ülkesi Yeni Zelanda’nın Covid-19’la mücadelesi 1 yıl önce tüm dünya ülkeleri tarafından gıptayla izlendi.
Nüfusunun yaklaşık 5 milyon olması, diğer ülkelerle karasal bağlantısı olmayan coğrafi konumu, başta ciddi önlemler alınması elbette avantaj kabul edilebilir.
Asıl başarı iletişim modelindeydi.
Yürütülen iletişim kampanyasının sloganı; Nezaket ve takım ruhu!
Yeni Zelanda’da da 1 yıldır görülen toplam koronavirüs vaka sayısı 2 bin 378. Sadece 26 kişi hayatını kaybetti.
Yeni Zelanda, Başbakan Jacinda Ardern’in virüsün kökünü kazıma stratejisinin özeti; “güçlü müdahale, erken müdahale”
Başbakan Ardern, “Covid-19’a karşı birleşin” çağrısıyla takım ruhu yaratmayı hedefledi.
Amaç endişe yaratmak yerine sürecin bir parçası olmaya ikna etmekti.
Açık iletişim kurmayı tercih eden Başbakan Ardern, “Evde kalın, hayat kurtarın”, “nazik olun”, “virüslüymüş gibi davranın” mesajlarını toplumsal bilince yerleştirdi.
Yani “nezaket ve takım ruhu” fikrini özetleyen bu mesajlar halkın gönlünde yer buldu.
Bir not daha; Başbakan Bayan Ardern’in bu tutumu, aynı zamanda halkın yüzde 78’inin hükümete güvenini sağladı.
Bu bir iletişim başarısıdır.
Her şeyin tozpembe görülmeyeceği gerçeğine de tanık olundu. Auckland’da 2 yeni koronavirüs vakası görülmesi karşısında Başbakan Ardern’in sözlerindeki tonun değişmesi dikkat çekiciydi.
Çünkü demokrasinin özü, çoğunluğun refahını bireylerin sorumsuzluğuna kurban etmez.
Covid-19 testi pozitif çıkar kişilerin, “ulusun tamamının nezdinde yargılanmakta olduğunu” ifade eden Başbakan Ardern, koronovirüsle mücadeledeki kararlığının şu sözlerle dile getirdi: “5 milyonluk takımın bazı üyelerinin bizi hayal kırıklığına uğratması kabul edilebilir değil.”
İşin aslı; iletişim her şey demek.
Siyaset iletişimi bu yüzden vaz geçilmez.
Şimdi Ardern’in alacağı her önlem ve sarf ettiği her söz halkta karşılığını bulacaktır.
Çünkü iletişimin kusurlu yollarına girmemekteki başarısı belki de icraatlarından daha etkili.
AŞI TEK SİLAH!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, başından beri iletişimin doğru yolunu izledi. Pandemiyle ilgili tüm önlemleri bizzat açıkladı. En ciddiye alınması gereken konuları, korkutmadan, toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğuna vurgu yaparak açıkladı.
Yeni Zelanda ile kıyas yapmanın doğru bir sonuç vermeyeceğini baştan belirtelim.
Ancak bir İzmir nüfusuna sahip bu okyanus ülkesindeki iletişim modeline dikkat çekmek istedim.
İletişimin daha güçlü argümanları, etkili yöntem ve mesajları var.
İşte tüm sorun burada düğümleniyor.
Başta sıkça dile getirilen, ancak tekrarlandıkça kudretini yitiren sözlerden kurulu mesajlar doğru kanal ve kişiler tarafından iletilmedi.
Nihayet Bakan Koca, son Bilim Kurulu toplantısından sonra derin üzüntü ve kaygılarını dile getirdi:
“Bugünlerde, toplumun biri sınırlı, diğeri ise asıl büyük kesimine baktığımızda birbiriyle çelişen düşünceler görüyoruz. Bilim insanlarını ve artık bıkkınlık duyguları yaşayan insanlarımızı kastediyorum.”
Maske, mesafe, hijyenle Covid-19’un yeryüzünden silinmeyeceği gerçeğine vurgu yapan Bakan Koca, “insanlık virüs karşısındaki zaferini, adı aşı olan silahla elde edecek” diyor.
Aşı tedariği, ne kadar geliyor, ne kadarı yapıldı gibi ayrıntılar verdi Bakan Koca ve ülkemizde salgının da ancak aşıya karşı mesfeli duruşun sona ermesiyle kontrol altına alınacağını söyledi.
Açık iletişimin güçlü mesajı artık belli; Aşı!
Pekiyi aradaki fark ne?
Yeni Zelanda insanıyla Türkiye insanı arasında bu kadar uçurum olabilir mi?
Sosyal, kültürel, sosyoekonomik yaşam, toplumsal bilinç olabilir. Elbette nüfus yoğunluğu, coğrafi konum, etnik yapı, eğitim ve iletişime açık toplum yapısı da…
Ancak ortak gerçek burada tek; Hayat!
İnsanın kendi hayatı ve ötekinin hayatı…
Eşit ölçüde insana saygı kültürünü tesis edemeyen insanların dünyasından koronovirüsün çıkması daha zor olacak gibi görünüyor.
Mesaj açık; iletişim her şeydir!