Seçim süreci, yaz rehaveti derken yazılarımı bir hayli ihmal ettim…
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ihmalin bir nedeni de ülke olarak çok kritik bir dönemden geçmemiz…
Böyle bir ortamda S 400’ler ve Doğu Akdeniz gelişmelerini, yeniden tırmandırılan terör olaylarını, Kuzey Suriye üzerinden ülkemize karşı planlanan hainlikleri bir yana bırakıp yerele düğümlenmek benim için zor bir durumdu…
Bu nedenle bu yazımda genel güncel konulara değineceğim…
Öncelikle şunu söyleyeyim.
Daha önce de ifade ettiğim gibi tüm partilere eşit mesafeliyim… Buradan aldığım güçle de ifade özgürlüğü sınırları içinde herkesi rahatlıkla eleştirebiliyor veya doğrularını destekleyebiliyorum…
BU KEZ GERÇEKTEN KRİTİK BİR DÖNEMDEYİZ
AK Parti, 2002 ruhundan önemli ölçüde uzaklaştı; özellikle son yıllarda insanları ötekileştiren tavrı ile bana göre yanlış bir yol izledi. Bu tutumla belki tabanını kemikleştirdi ama son İstanbul seçiminin sonucu, tabanda kısmi kemik erimesinin başladığını gösteriyor…
Aynı siyasete bağlı olarak bazı sivri dillilerin, ikide bir Atatürk’e dil uzatması, fırsat buldukları anda Ulu Önder’in manevi kişiliğine saldırması, 30 Ağustos gibi önemli bir günü ve milli bayramları hafife alması ve kamuoyunda bunların iktidar tarafından kollandığı izleminin yaygınlaşması büyük çoğunluk tarafından kabullenilmiyor. Parlamenter yapının yerine tüm yetkilerin tek kişide toplanması anlamına gelen yeni sistem, milletin gönlünde hala hazmedilmiş değil… Parasal konularda liyakattan uzaklaşıldığı algısının doğması, özellikle dış finans çevrelerinde oluşan güvensizliğin hala sürdüğünü gösteriyor.
MİLLİ DURUŞ
Bütün bunlara rağmen, S 400’ler, Doğu Akdeniz’de doğalgaz aranması, Kıbrıs meselesi, AB yaptırımlarına ve ABD Emperyalizmi’nin Türkiye’yi bölme ve ekonomik olarak çökertme planlarına karşı çıkılması gibi konularda AK Parti iktidarı doğru bir çizgi izliyor. Herkes bugün bu konularda AK Parti iktidarının yanında olmak ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı ve yürütülen politikayı desteklemek zorundadır. Unutmayalım, 15 Temmuz hain kalkışması, sadece paralel yapı veya cemaat işi denilerek dar bir çerçeve ile sınırlandırılamaz… Kalkışmanın altında silah, ilaç, GDO ve bilişim kartellerine pazar açmak için körüklenen Arap Baharı ayaklanmalarının planlayıcısı ve kışkırtıcısı ABD ile 100 yıl önceki Sevr dayatmasıyla bölgeye Kürt Devleti harcını atan İngiliz ve Fransız ajanlarının payı vardır. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ta haklarımızı korumak için attığı adımları engellemeye çalışanlar, işte bu ana emperyal güç ile diğer kemik yalayıcılarıdır.
Bugün 82 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, MHP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı ortağı Sayın Devlet Bahçeli, CHP lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener de dahil olmak üzere; milli görevlerinin bilincinde olanlar, iktidarın bu konularda attığı adımlarını desteklemektedirler…
ADALET HERKESE LAZIM
Ama gelinen bu aşamada AK Parti yönetimin de gerçekten birleştirici olması, bir türlü kurtulamadığı ayrıştırıcı ve ötekileştirici dilini artık bir yana bırakması, özellikle herkese karşı adaletli olunması konusunda hassas davranması şarttır.
Kendisine yol vermeyen sürücünün önünü keserek içinde hamile kadının bulunduğu aracın üzerinde tepinen zanlının tutuklanmasından sonra insan hakları ve hukuk konusunda açıklama yapan Sayın Bakan, keşke Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun şehit cenazesinde yumruklanması olayından sonra da aynı hassasiyeti gösterebilseydi. Yol magandasını tutuklayan hakimler, bu saldırgana ve muhalif yazarlara sopayla saldıran kişilere karşı da aynı kararlı tavrı takınabilseydi…
Bu arada ‘Hak, adalet, hukuk’ yürüyüşleri düzenleyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bu konuda samimi olması, bazı CHP’li belediyelerde devam eden işçi kıyımına ‘Dur’ demesi gerekiyor. Hani Ekrem İmamoğlu, 16 milyon İstanbullunun hukukuna sahip çıktığını söylüyor ya; ister seçim öncesinde, isterse daha önceki süreçlerde, ‘işçi’ ve ‘emekçilere’ sahip çıkan açıklamalar yapan Sayın Kılıçdaroğlu’nun da şimdi çalışanların arkasında durması boynuna borçtur. Emekçinin ‘Bizden’ veya ‘Bizden olmayanı’ olmaz…
Emekçi, emekçidir… Bu konuda başta Bolu ve Adana olmak üzere işçiden hınç alan belediyelere ‘Dur kardeşim. Sen neyin peşindesin. Bu kin neyin nesin’ demek gerekmektedir.
Sayın Devlet Bahçeli’nin de yangına körükle gitmeyip, 82 milyonun Çanakkale ruhu etrafında kenetlenmesine katkıda bulunması, birleştirici olması, Anadolu’daki bin yıllık Türk varlığının bekası açısından kaçınılmazdır.
Sözün özeti ; ‘Tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet’ sloganını haykırmakla milli birlik sağlanmıyor… ‘Hak, adalet, hukuk’ diye bağırmakla da sütten çıkmış ak kaşık olunmuyor.
Bunun için çok daha fazla kucaklayıcı olunması, herkesin, herkese karşı daha adil ve daha adaletli davranması gerekiyor…
YORUMLAR