Hadi sofra kurmaya devam edelim:
Biten her yılda bolca yaşanmışlık, biraz yarım kalmışlık, biraz da heyecan hissederim; “Bu kez yapacağım” diyen.
Geride kalanlara bakarım eğrisi doğrusuyla, eksiği fazlasıyla, kendimi görürüm.
Tamamlanmış her işte, yerine getirilmiş her sözde ve hatta ulaşılmış her hedefte hissedilen tatmin hissi yanına aldığı “olmuşluk” hali ile birleşince beni hoş bir duygu alır. Kendimi sarıp sarmalanmış hissederim, tamam hissederim.
Bu duygular içindeyken yılbaşı sofrasının olmazsa olmazı nedir?
“Sarma”. Öyle değil mi?
Üstelik öyle bir sarma ki; hem veda anı kucaklaşması gibi buruk, hem kavuşma anı coşkusu gibi canlı.
En sevdiğine açılan kollar gibi açılmalı yapraklar. Öyle bir sarmalamalı ki, biten yılın bütün anılarını içine almalı. Ulaştığınız her hedef, bitirdiğiniz her görev içinde olmalı. Döktüğünüz her göz yaşı koluna girerek attığınız kahkahaların su olmalı sarmanızın pirincine. Biraz, geçen ayki öfkenizden, bolca yazdan kalma sevincinizden olmalı içinde, tuzunun biberinin yanında.
Hani geçen Mayıs ayında bir arkadaşınızla karşılaşmıştınız; nasıl güzel sohbet etmiş, nasıl özlem gidermiştiniz, ne güzel anılar, ne güzel haberler paylaşmıştınız. Sonrasında verdiği sevinç nasıl da içinizde kalmıştı uzun süre, işte o sevinçten koyun biraz içine sarmanızın, lezzet verir.
Kuş üzümü koyun sarmanın içine, artırsın şekerini. İnsanız; acıyı, üzüntüyü bulup çıkarmayı çok iyi biliriz, göz yaşımız boldur. Varsın artsın sarmanın şekeri, tatlandırır içimizde kalan acıları.
Doldurduysanız tencerenin yarısını biten yıldan kalanları sardıklarınızla, sıra gelmiş demektir yeni umutlarla heyecanları sarmalamaya. Yeni özlemler yeni gülümsemeler bekler bizi masa örtünüzde oluşan her bir lekenin ardında. Sıra yeniliklere gelsin artık. Bırakın geçip gideni, onun için yapabileceğiniz hiç bir şey kalmadı. Zaman yenilikler zamanı. Yeni anılar birikecek ardından türküler söyleyeceğiniz.
Açın yeni yaprağı önünüze, özenle düzeltin kıvrımlarını, pürüz kalmasın içinde sizin de kalbinizde kalmadığı gibi. Pirüpak girin yeni yıla.
Hedefleriniz olsun kalbinizde büyüttüğünüz, kimi geçmiş yıldan kalmıştır; güç verin onlara, ocaktaki ateşi harlar gibi harlayın, coşturun. Kimi yeni oluşmuştur; besleyin, büyütün onları da, geliştirin. Uğraş verin onlar için, çalışın.
O hedefler ki bizi hayat bağlar, yaşam sevincimizi artırır.
İki gün için bırakın kalbinizi yoran bütün konuları; siyasiler biraz beklesin bitmeyen söylemleri için. Artan fiyatlar, yetmeyen maaşlar, özlenen dostlar biraz beklesin.
31 Aralık ve 1 Ocak günleri sadece kendinize bakın; hedefler koyun önünüze tam bir yıl sonra gözden geçirmek üzere. Sarılın yanınızda olana, şükredin varlığınıza ve sahip olduklarınıza. “Ben çocuk muyum” demeyin, varsın iki gün için çocuk olun, ne olur ki?
Hedeflerinize umutla bakın, gözlerde oluşan kıvılcımdır umut, kalpte yükselen heyecan. Adım atma cesaretidir umut, yarın için de adım atma isteği.
Yılbaşı sofralarımıza umutla oturalım, aynı umutla yapalım ilk kucaklaşmalarımızı 2025 yılına ait.
Yeni lezzetler sofralarımızdan,
yeni hedefler zihnimizden,
umut kalplerimizden eksik olmasın.
Siz de eksik olmayın.
Gel 2025, hazırız.
Mutlu yıllar!
YORUMLAR