Biraz daha sabır,
Biraz daha inat…
Kapının arkasında bekleyen,
Ölüm değil hayat…
Nazım Hikmet
Sanki bu günleri görmüşte söylemiş, büyük şair Nazım Hikmet.
Görmüş mü bu günleri? Hayır, görmemiş. Öyleyse neden böylesine umudu besleyen bir şiir yazmış dersiniz?
Çünkü her dönem umuda ihtiyacı olmuş insan neslinin. Her dönem içinden çıkılamazmış gibi görünen sorunlar, sonu yokmuş gibi görünen sıkıntılı günler olmuş.
Covid19 virüsü yokmuş ama; veba varmış, verem, su çiçeği, cüzzam varmış. İnsan neslinin sonunu getireceği düşünülmüş her biri için.
1556 yılında Çin’de bir deprem meydana gelmiş. En çok insanın ölümüne sebep olan deprem olarak tarihe geçmiş ve 830.000 den fazla insanın ölümüne yol açmış.
2004 yılında Hint okyanusunda meydana gelen deprem ve tsunami yüzünden 230.000 den fazla kişinin öldüğü kayıtlara geçmiş.
1772 yılında Londra’da başlayan ekonomik krizin 1783 de sonlanan Amerikan devrimine kadar etkilerinin görüldüğü ve bütün dünyada derin yaralar oluşturduğu bilinmektedir.
1929-1939 yılları arasındaki büyük buhran ile Avrupa’da işsizlik ve açlık katlanılamaz düzeye ulaşmış ve tam 10 yıl boyunca insanlar sefalet içinde yaşamışlar.
Kurtuluş savaşı yılları boyunca Anadolu halkının içinde bulunduğu yokluk hayal sınırlarımızın bile dışındadır. Anneannem şeker yerine kuru üzüm kullandıklarını söyler ve hep şükrederdi üzümleri olduğu için. “Üzümün şekeri bizi tok tutardı,” derdi. Bu, en romantik örnek olsa gerek o dönemlere ait. Daha fazlasını yazmaya gerek bile yok.
Bu saydıklarım insanlık tarihi boyunca yaşanan ve ilk bakışta aklıma gelen, “İçinden çıkılamaz, artık sonumuz geldi,” dedirten türden felaketler, zorluklar. Araştırıldığında büyük veya küçük pek çoklarına daha rastlanacaktır.
Sonuçlarında ne olmuş:
“Kapının arkasında bekleyen, ölüm değil hayat” diye dizeler yazmış şairler.
Zorlu süreçler her zaman ola gelmiş. Her zaman felaketler yaşanmış. En sonunda geçmiş ve insanlık hayata devam etmiş. Açılamaz gibi görünen her kapının ardında, hayat varmış. Zorlanarak da olsa kapı açılmış ve yaşam yeniden başlamış.
Her zorluk yeni bir ders olmuş. Önlemler alınmış, çareler düşünülmüş ve tekrarı engellenmeye çalışılmış. Hala var olduğumuza göre hep kazanan biz olmuşuz ve olmaya da devam edeceğiz.
Öyleyse sevgili dostlarım 2020 yılına küfürler savurmaktan vazgeçelim. İşte bitiyor bile, şurada bir kaç gün sonra 2021 olacak. Bıçak gibi kesilmeyecek çektiğimiz sıkıntılar. 1 Ocak 2021 sabahı hayat devam edecek, üstelik 31 Aralık 2020 gecesi bıraktığımız şekilde devam edecek. Ne kadar daha bu şekilde sürecek bilemem ama yakın zamanda biteceğine eminim.
Biz yine de 2020 yılını öfkeyle değil gülümsemeyle hatırlayalım. Kaybettiklerimize selam gönderelim, onlar alır selamımızı nerede olurlarsa olsunlar. Kaçırdıklarımıza, hastalıklarımıza öfkeyle bakmayalım. Gezemediğimiz yolları, göremediğimiz dostları hasretle kucaklayacağımız günler için anlatacak yeni hikayeler biriktirelim.
2020 de diğerleri gibi sadece bir yıl. Yaşananlar insana ait, insana özgü olaylar. Bunlar da geçecek ve zaman içinde birileri de bizi anlatacak; “Nasıl da atlatmışlar!” diye konuşacaklar hakkımızda, şaşkınlık içinde.
Ben çok heyecanlıyım, zorlanan bu kapı açıldığında arkasında beni bekleyen sürprizler için. Peki ya siz?
Mutlu yıllar, geçen yıl için de gelen yıl için de!