Geçen gün komşum kapımı çalıp tavsiye edebileceğim bir pedagog olup olmadığını sordu. Ben de kahveye davet edip sorununun ne olduğunu öğrenmek istedim.
Dokuz yaşındaki oğlu için ihtiyacı varmış. Okulundan şikayetler geliyormuş; çok konuşuyor, sürekli bağırıyor ve arkadaşlarına hep kavgacı yaklaşıyor diye.
Bizim neslimize göre çok daha aktif davranan yeni jenerasyona alışık olan öğretmenleri, fazla hareketli olmasının normal olduğunu ve aileye bilgi vermeye gerek görmediklerini söylemiş. Ancak kavgacı ve agresif halleri artınca ve arkadaşlarını tehdit etmeye başlayınca dışarıdan bir desteğe ihtiyaç duyduklarını düşünüp, anne babayı okula çağırmış.
Çocuğun cümleleri değişmiş, tehditkar bir ses tonuyla konuşmaya başlamış. Meydan okuyan ve küçümseyen bir tavır takınmış. Arkadaşlarıyla da daha çok kavga ediyormuş…
Önceleri aileye komik gelen bu haller öğretmenin uyarısı ile daha çok dikkatlerini çekmeye ve rahatsız edici olmaya başlamış. Ne yapacaklarını bilemediklerinden hemen bir pedagog arayışına girişmişler.
Bunları söylerken gerçekten sıkıntılı görünüyordu komşum. Özellikle kız kardeşine karşı sergilediği buyurgan halleri onu epeyce üzmüştü.
Evlerinde ne kadar televizyon izlendiğini, dizilerin izlenip izlenmediğini ve çocukların ne kadar çok bunlara dahil olduğunu sorunca tahmin ettiğim cevapları aldım.
Televizyon günün çoğu saatinde açıktı. Yemek yerken, misafir ağırlarken, ailecek oturulurken, çocuklar ders çalışırken, anne evde yalnızken…
Elbette diziler de izleniyordu.
“Ben sevmem ama babaları aksiyon içerikli dizileri çok seviyor.” Böyle diyordu komşum.
Çocuklara izlemeyin diyorlarmış ama onlar söz dinlemiyormuş!
Hikaye böylece devam ediyor; anne ağlamaklı, nerede yanlış yaptğını soruyor.
Nerede yaptı?
Çocuklar kopya kağıdı gibidir. Gördükleri her şeyi kopya etmeye çalışırlar. Hele ki büyüklerin ilgili oldukları konulara karşı daha çok dikkatlidirler. Büyümek isterler, anne veya babaları gibi olmak isterler. Amca, dayı, büyük kardeş, nine, dede veya arkadaş kim varsa çevrede dikkat ederler. Onlar gibi olmak isterler, büyüdüklerini onlara göstermek isterler ve kopyalarlar. Benzemeye çalışırlar.
Zamanımızın çoğunu verdiğimiz televizyon, elbette onlar için önemli bir kaynaktır. Değil mi ki biz beğeniyle takip ediyoruz, öyleyse onlar da takip etmeli ve hatta benzemelidirler…
Televizyon karşıtı değilim. Ben de izlerim. Takip ettiğim diziler var benim de. Sadece, vaktimi harcadığım anların değerini biliyorum. Çoğu vaktimi televizyon karşısında geçirmiyorum, çocuğumun izlediği proglamlara dikkat ediyorum.
Her çekilen diziyi izlemek durumunda değiliz. Televizyon boş vakitlerimizi değerlendirmek için baş vurabileceğimiz uğraşlardan birisi olmalı. Bizi köreltmeden, bize fayda sağlamalı. Şiddeti çözüm olarak gösteren, karşılıklı saygıyı yok sayan, maddesel ve dışarıya bağımlı yaşamayı öğütleyen programlar hem bize hem de çocuklarımıza zarar veriyor.
Nasıl ki çocuklarımızı büyütürken dikkatli davranıyorsak, kendi ruh halimize karşı da o kadar dikkatli davranmalıyız. Bizi yoldan çıkarmasın, bize kötü örnek olmasın diye televizyonlarda buzladıkları sigara, alkol gibi bedenimize zarar veren maddeler dışında ruhumuza zarar verenlerin de farkında olalım.