Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
derviscandeda

Zehra Çavdar’ın kaleminden: Hikayelerimiz, anılarımız

Bu sabah uykumdan gülerek uyandım.

Hatta kendi sesimle uyanacak kadar kahkaha atıyordum.  (Bu zaman zaman başıma gelir.)

Sebebi ise şuydu:

Dün aşağıda okuyacağınız yazıyı yazmaya başlamış ama araya başka işler girdiği için daha sonra tamamlamak üzere masadan kalkmıştım. Günün geri kalanında hep aklımın bir köşesinde olmasına rağmen hiç vaktim olmamıştı yazıyı tamamlamaya.

Bu yazı beni çok etkilemiş olmalı ki rüyamda yazıyı tamamlıyordum ve verdiği hislerle gülüyordum. İçinde bol bol sevgi ve neşe olan pek çok anıyı hatırlatmış ve kalbimi sıcacık duygularla doldurmuştu.  Çevremde var olan eşyaların değerini fark etmemi sağlamıştı. Onlarla birlikte neler yaşadığımı ve nelere yol açtıklarını anlamamı sağlamıştı. İşin özü her anın bir anısı olduğunu ve hepsinin kalbimizde bir yer tuttuğunu anlamamı sağlamıştı.

Hadi buyurun okuyun, bakalım sizler de kendi hayatınızla ilgili aynı duyguları yaşayacak mısınız?

Her şeyin bir hikayesi var ve bu hikayelerle üzerlerine yüklenen anılar.

Hatta hayatımızın bir hikayesi var ve onun içinde de yüzlerce, binlerce başka hikayeler:

Mesela; bir çizmem var. Dün sabah giyerken birden üzerindeki hikayeleri gördüm ve o hikayelerin hatırlattığı anıları.

Taa, 2011 yılında almıştım o çizmeyi. ( Ayakkabılarımı çok severim ve titiz davranırım. O yüzden hala giyilebilir durumda.) O günden bu yana geçen 12 yıl boyunca ne çok anı birikmiş üzerinde.

Hatırlıyorum; 2011 yılının Ocak ayıydı, bir seyahate çıkmadan hemen önce almıştım.  Louvre müzesinde tam bir buçuk günlük bir turda bana eşlik ederek başlamıştı onunla serüvenimiz. Hayatımın en keyifli sanatsal aktivitelerinden biriydi. . İlk anılarımızın güzelliğinden olsa gerek,  o çizmelerin bana verdiği keyif hiç değişmedi. Sonra da her kış ayaklarımı ve gönlümü şenlendirmeye devam etti.

Yüzüne bakıp gülümseyince başladı anlatmaya çizmem. Meğer ne çok hikayesi varmış anlatılacak. Ne çok anıyı hatırlattı bana. Dedim ki; “Vay be sevgili çizme, hadi devam anlatmaya…” .

 Anlattıkları bana kalsın şimdilik, onları sonra konuşuruz. Zaten ifade etmek istediğim konu tek tek anlattıkları değil, benim onun anlatacaklarını fark edebilmiş olmam.

Sonra baktım etrafıma, başka neler var üzerinde hikaye taşıyan diye ve bakmamla şaşkınlıkla ürpermem arasında sadece birkaç saniye geçti. Ürperdim çünkü gün içinde basitçe kullandığım masa örtüsünden tutun da, özenle giydiğim kazağa kadar her eşyanın anlatacak bir hikayesi varmış. Biraz sitemkar baktılar bana ve dediler ki;

“Nihayet aklına geldik. Hikayeler toplayıp, hikayeler anlatıyorsun ama bir kere bile görmemiştin bizimkileri.”…

Böylece başladı evimle olan uzun sohbetimiz. Neler neler anlattı bana. Kimi gözyaşı kimi kahkaha ile dinledim önüme serdiği hayatımın özetini.

A o da vardı! A bu da vardı! Evet, oraya da gitmiştim! Evet, şunu da yapmıştım! Acaba şimdi ne yapıyor? Gibi pek çok şaşkınlık ve heyecan dolu soruyla devam etti dinleme seansım.

Sonra gözüm duvarda asılan maskelere takıldı. Avrupa filmlerinde görmüşsünüzdür, panayır dedikleri eğlencelerde tanınmamak için yüzlerine taktıkları türden maskeler. Onları çok sevdiğim bir arkadaşımla birlikte Venedik’ten almıştık. Yine bir iş gezisi sırasında kısa bir boşluktan yararlanıp sokaklarda dolaşırken, elleriyle maskeler yapan bir ustanın atölyesine düşmüştü yolumuz, epeyce vakit geçirip nasıl ince ince işlediğini izlemiştik o maskeleri. Sonra da çok beğendiklerimizden satın almıştık. Sanırım aradan 17 yıl geçti.  İkimizin evinde de hala duvarlarımızı ve kalbimizi şenlendirmeye devam ediyorlar. Bir başlasalar anlatmaya kim susturabilir onları.

Derken durdum…

Bu böyle olmayacak. Kısa bir yazıyla ya da birkaç saatlik bir ev turuyla eşyalarımın hikayelerini dinleyip bitiremem. Her biri o kadar çok duygu ile dolu ki. Uzun uzun dinlemem, ağlamam, gülmem, rüyamda olduğu gibi sevgiyle coşmam gerekiyor.

Öyleyse bu yazıyı burada kesiyorum. Beni sıcacık yatağımdan çıkaran o sevgi selinin içinde biraz daha kalmak için kahvemi alıp oturacağım ve dinleyeceğim, evimdeki hikayeleri. Belki daha sonra size de anlatırım.

Bir yılı daha bitirip yenisine girmek için aceleyle ilerlediğimiz şu günlerde sizler için de aynısını diliyorum. Bakın bakalım etrafınıza neler neler var kalbinizi ısıtan. Ne anılar ne hikayeler. Bırakın gözyaşınız aksın, bırakın özlem damarlarınızda gezinsin göreceksiniz en sonunda hepsi gülümsemeye dönüşecek. Ve anlayacaksınız ki hayatınızın kitabını okuyorsunuz! 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER